Sayfalar

22 Mayıs 2011 Pazar

Minik Şampiyonumuz...


Eymen'imin ve Tüm minik Fenerlilerin gözü aydın olsun diyoruz. Eymen'imden hepinize Sevgiler... Forma için de Mahmut eniştemize tekrar teşekkürler.



15 Mayıs 2011 Pazar

İlk Mim

Mim de ne diyenlere: Mimlemek bir konu hakkında yazdığımız bir içeriği bir başkasına paslamaktır. Böylece mimlenen kişi o konu hakkındaki düşüncelerini yazar ve farklı fikirler ortaya çıkar. Özgün cevaplar artar.

Blogcu arkadaşlarım bilirler elbette ki, ben bizi izleyen ve bilmediğini düşündüğüm arkadaşlarım için kısaca açıklamak istedim. Çünkü biz de ilk defa mimlendik. Ve bu ilk mim sevgili çocukçayaşamak blogu yazarı Serap'cığımdan geldi. Kendisine bu ilki bize yaşattığı için teşekkürü borç biliriz.

***Blog yazma yeriniz neresi?
Blog yazma yerim, salondaki bu plastik masanın başı.:)



***Blog yazdığınızı kimler biliyor?
Blog yazdığımı eşim, ablam, kardeşlerim, annem, Kosova'daki yakın arkadaşlarım ve msn listemdeki kişiler biliyor. (Genelde msndeki kişisel iletim blog adresimizdir. Bu sebeple)

Bu mim için tekrar teşekkür ediyorum ve ben de Serap'ın mimlerinin dışında kalan birkaç blog arkadaşımı mimlemek istiyorum.

Ballı lokmam
Ata ve Dünyası
Anne kaleminden
Duru günlerimiz
bloglarını mimledim bile.

Herkese Sevgiler...

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Yar Bana Bir Eğlenceeee, Şimdi Kafana Geliyor Tencereeeeee

Merhaba,
Bugün oğluşumla çok güzel bir etkinliğe katıldık. Prizren'de başlayan 9.Uluslararası Sanatla Uyanmak Festivali kapsamında Karagöz ve Hacivat Gölge oyunu gösterisi vardı. İstanbul Karagözevi'nden tiyatro sanatçısı ve Karagöz ustası Hasan Hüseyin Karabağ geldi ve bizlere "Boğaziçi Sefası" adlı harika bir gölge oyunu sergiledi. Kendisine buralara kadar gelip, bizlere bu güzel gösteriyi sunduğu için çok teşekkür ederiz. Gösteri Priştineli Türk çocuklarının çok ilgisini çekti. Tabi ki Eymen'in de çok hoşuna gitti. İlk kez gölge oyunu izliyordu. Kahkalarla güldü oğlum. Sizler de çocuklarınıza izletin diye biraz video çektik. Oyun aslında bir saatten fazla sürüyordu. Ancak, makinemdeki bir sorun nedeniyle sadece küçük bir kısmını yükleyebildim. Çok kısa bir kesit oldu ama. Buyrun bakalım siz de izleyin. Umarım sizin ufaklıklar da beğenir.İyi seyirler...
Karagöz-HAcivat "Boğaziçi Sefası"

Untitled from E.Güney on Vimeo.

3 Mayıs 2011 Salı

Makedonya'nın İncisi OHRİD...Kalbimin İncisi EYMEN...

Kosova'da hafta sonuna gelen bayram, seyran için takip eden ilk pazartesi günleri mutlaka tatil oluyor. Yine öyle oldu. Geçen hafta sonu 1 Mayıs nedeniyle 3 gün tatilimiz vardı. :) Biz de fırsattan istifade gidemediğimiz yerlere gidelim dedik. Malum dönüş yakın. :(
Makedonya'nın Ohrid şehrine gitmeyi planladık. Orayı görmemiştik ve arkadaşlarımızdan da çok güzel olduğu duyumlarını almıştık.

Cumartesi sabah yola çıktık. Önce Tetovo, sonra Struga, Ohrid ve Bitola şehirlerini gezdik. Buralarda tarihin izlerini çokça görmek mümkün. Hâlâ korunan çok güzel yapılar vardı.
Eymen de bu vesileyle tam bir gezgin oldu yani. Çok seviyor gezmeyi, bir yerlere gitmeyi.

Tetovo'daki Türk hamamı (Kalkandelen Osmanlı Hamamı) ve 1495 yılında inşaa edilen Paşa Camii, Harabati Baba Tekkesi ( Bektaşi Tekkesi); Ohrid kalesi ve gölü; Besne'deki Niyazi Bey Sarayı ve Manastır'daki (Bitola) Atatürk'ün de 1899 yılında okuduğu Askeri İdadi Kışlası gerçekten görülmeye değerdi.

Tetovo'daki Türk Hamamı




Paşa Camii





Ohrid kalesinden gölün manzarası da ayrı bir güzellikti. Eymen de bizimle yılmadan kalenin daracık merdivenlerini tırmandı. Hem de elindeki patlak topuyla. Allah'ım o topu ne yaptıysak elinden bıraktıramadık. Gözünü açtığında topum nerde diye bağırmaya başlıyordu. Arabada bırakmaya bir türlü ikna edemedik ve her yerde elinde patlak topla gezindi. Arada bir şut çekti, oynadı. Nihayet Ohrid kalesinden inerken dondurma alma sözüyle topu çöp tenekesine attırdık. Kendi isteğiyle atsın ki geri istemesin dedik. Sonrasında biraz daha mırıldandı ama unuttu tekrar. Biz de fotolarımızdan patlak futbol topunun çıkmasına sevinerek yeniden bol bol fotoğraf çekerek gezmeye koyulduk








Ohrid kalesi oldukça büyük bir alana sahipti. İçinde bir antik tiyatro ve biri yeni, ikisi eski olmak üzere tam 3 tane kilise vardı. Kale ormanlık bir alan içerisindeydi. Ve hâlâ yaşam vardı buralarda. Evler eski yapılarını korumuştu. Birçoğunda ev sahipleri oturuyordu, bazılarını ise pansiyon olarak kullanıyorlardı. Ev sahibelerinin bir çoğu evlerinin önüne tezgahlarını kurmuş, hediyelik eşyalar satıyorlardı. Ohrid'in incisi meşhurmuş. Ohrid incisiyle yapılmış küpe, kolye vb. ile magnetli Ohrid resimleri satılıyordu genelikle. Biz de hatıra olarak aldık bunlardan.

Ohrid gölü kıyısında ailecek bisiklet keyfi yaptık. Eymen de akülü motora bindi. Ve ilk defa kendi kullandı motoru. Bu zamana kadar hep babamız peşinden koşturuyordu. Artık motoru kendi kontrol etmeyi öğrendi paşam.




Manastır şehrindeki okulda (Askeri İdadi) Atatürk için bir anı odası düzenlenmişti. Ve bir de Makedonya'nın tarihine tanıklık eden kalıntıların sergilendiği bir salon vardı. O günün, Pazar ve 1 Mayıs olmasına rağmen şans bizden yanaydı ve müze açıktı. İki bölümü de uzun uzadıya gezdik. Atatürk'ün tunçtan ve balmumu heykelleri, kıyafetleri, yazdığı kitaplar, fotoğrafları müzedeki eşyalardan bazılarıydı. Eymen de ilk defa bu kadar çok Atatürk hatıratıyla karşılaştı. Sonunda "Atatüüüüüt" demeyi başardı. Bir ara Atatürk heykelinin elinden tutup "Anne bak amca" demesi bizi oldukça güldürdü . Çocuk işte...
Anı defterine kısaca hislerimizi yazdıktan sonra müzeden ayrıldık. Şehirde gezerken bir dükkanda da Atatürk resmini görmek bizim için ayrı bir sevinç oldu.
Eymen ve bizim için güzel bir gezi oldu. Eymen gördüklerini tekrarlayıp durdu yol boyunca.

Konfiçyüs'ün de dediği gibi; "Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim" sözünün anlam ve önemi burada çıkıyor sanırım.
Hepimizin çabası yavrumuza olumlu yaşantılar kazandırabilmek değil mi? Biz de bunun için elimizden geleni yapıyoruz ve Allah'ım sağlık verdiği sürece de yapmaya da devam edeceğiz elbette.

Anlatmayla bitmeyecek güzellikte yerlerdi gerçekten. İnşallah bir gün buralara gelip de yakından görme fırsatınız olur sizlerinde.
*Ohrid kalesinin içinde salınan bu güzellik, sevgili Leylak Dalı'na oğluşumun hediyesidir.




*Gezdiğimiz yerlerde sevgili Leylak Dalı'nın kapı blogu için de bol bol kapı fotoğrafları çektim. Önceden de ilgimi çekerdi ama açık söylemeliyim bu kadar değil. Sevgili Leylak Dalı farkındalığımı artırdı. Ama ben bu fotoğrafları burada yayınlamayacağım. ona göndereceğim. Umarım blogunda yayınlar ve sizler de tarihe tanıklık eden bu güzel kapıları orada görebilirsiniz.