Sayfalar

22 Şubat 2011 Salı

Eymen'den Apaçi Dansı

Tatlı oğlumun şu sıralar ki favori şarkısı ve dansı bu.
İzledikten sonra MAAŞALLAH demeyi untumayın olur mu? Sevgiler...


Eymen'den Apaçi Dansı from E.Güney on Vimeo.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Eymen ve Balığı Cingöz

Merhabalar.
Oğlum Elmo hastası. Hani şu susam sokağındaki Elmo. Hergün Emo aç Emo aç diye gelir başımın etini yer. Kayyu'yu izledikten sonra Elmo'yu açarız. Elmo'nun Dorothy adında bir balığı var. Onu çok seviyordu. Balık, balık diye bana gösterir dururdu. Birlikte ekrandan severdik Dorothy'i. Aslında bütün hayvanları çok seviyor Eymen. Köpek, fil, zürafa, at, balık en çok sevdikleri arasındadır.

Türkiye'den yeni gelen arkadaşlarımız gelirken yanlarında Beyza ablamızın ve Muhammet abimizin balığını da getirmişti. Aslında 2 taneymiş ama biri ölünce diğerini de pet şişesinde saklayarak uçakla getirmişler buraya. Oğlum ve arkadaşı Ahmet, Muhammet abilerinin balığını çok sevdiler. Daha önce hiç aklımıza gelmemişti eve balık almak. (Laf aramızda ben uğraşmayı pek sevmiyorum. Evde çiçeğe de bakamam, evcil hayvanlara da.:( Bundan olsa gerek almadık hiç evimize.)
Muhammet abisinin balığını epey mıncıkladıktan sonra evde uzun bir süre anlattı Eymen babasına balığı. Keza Ahmet abimiz de anlatmış. Babası ertesi gün hemen eve bir balıkla gelmiş, Ahmet abiye sürpriz yapmış. Ahmet'in çok hoşuna gitmiş ve balıkla sürekli konuşuyormuş evde. Adını da Kayyu koymuş. Sabah kalkar kalkmaz "Kayyu balığım nerede?" diye soruyormuş.
(Aslında evde herhangi bir evcil hayvan beslemek çocuklar için çok yararlı oluyor. Bunu biliyoruz ama uygulamaya gelince es geçtik işte. Bir de burada kendi evimiz olmadığı için uzun süreli bir arkadaş edindirmek istemedik Eymen'e) Ahmet'i de olumlu etkilediğini görünce biz de durur muyuz? Hafta sonu ilk işimiz Pet Shop'a gitmek oldu. Bir tane balık ve onun için gerekli yemleri aldık. Eymen o kadar sevindi ki anlatamam. "Benim balıyım" deyip durdu yol boyunca. Eve gelince balığımızı büyük bir kavanoza koyduk. Eymen ne şaklabanlıklar yaptı balığa görmeliydiniz.
Kavanozu kendine çekip çekip benim balıyım demez mi? Sahiplenmesi çok hoşumuza gitti. Böylece kendine ait bir balığı ve bir de sorumlu bir işi oldu Kayyu gibi.:) Artık her akşam balığa yemini Eymen veriyor ve suyunu birlikte değiştiriyoruz. Bakalım ne kadar yaşayacak. Burada çok fazla bir zamanımız kalmadı ancak, eğer ölmez sağ kalırsa, biz de giderken Türkiye'ye götüreceğiz oğlumun balığını.
Bu arada balığa Cingöz ismini koydular babasıyla beraber.(Cin gibi bakması hasebiyle) Çok yaşa e mi Cingöz'ümüz. Eymen seni çok sevdi. :)

18 Şubat 2011 Cuma

Sevgi Haftasında Oğluma Sevgilerimle...


Sevgi haftasında içimizdekileri yazdık oğlumla. Kısacık. Annelerin Dünyası yayınladı sağolsunlar. Buradan da kocaman bir teşekkür Annelerin Dünyası'na ve Sevgili Birben'e.

Yazımızı siz de okumak isterseniz buraya bir tık.

Sevgiler...

16 Şubat 2011 Çarşamba

2,5 Yaşla Gelenler...

2 yaş sendromunu rahat ve sorunsuz atlattıktan sonra bizi neler bekliyor tam da kestiremiyoruz aslında. Her yeni ay,her yeni yaş dönümü farklı etkilere ve tepkilere gebe oluyor. 2,5 yaş da son derece önemli ve etkili bir dönemmiş gerçekten. Bizzat test edilip onaylandı yani.:)

Eymen'imde bu aralar yine takip etmekte zorlandığım bir hızla değişim ve gelişimler oluyor. Bunları sizle paylaşayım istedim.


  • İlki konuşması. Her geçen gün yeni kelimeler ve cümleler kullanıyor meleğim.Çıkaramadığı sesleri, söyleyemediği kelimeleri şu son 1-2 aydır daha rahat söyleyebiliyor. Mesela bir türlü su demiyordu yaramaz. Hep "iç iç" diyordu susadığında. Artık su demeyi başardı. Eymen adda gitmek iste derdi önceleri. Şimdiyse istiyo diyor.

  • Bir başka değişim ise benlik kavramında oldu. "Eymen yaptı, Eymen gitmek iste, Eymen çiş yapmak isteme." derdi. 3 gündür kendinin daha bir farkında kuzum. "Ben yaptım. Ben arabadı sürdü. Ben tazandım. Ben yatma isteme." diyor artık.

  • Önceleri utangaç bir çocuktu oğlum. Meğer 2,5 yaş sosyal tepkilerin oluştuğu bir dönemmiş. Taklit, utanma,rekabet, ilgi çekme gibi. Bunları okudukça ne kadar doğru olduğunu oğluşumda görmüş oldum. Bir süredir müzik eşliğinde dans ederken beni takmıyor artık. "Anne git, git" diyen çocuk gitti. "Anne aç aç" diye müzik açmamı isteyen ve karşımda oynayarak "Anne bak" diyen ve tüm maharetlerini gösteren çocuk geldi yerine. Furkan abisinden öğrendiği dans hareketlerini yapmaya çalışan, her müzik duyduğunda kim olursa olsun yanında oynamaya başlayan bir çocuk oldu. Ben de seviniyorum tabi bu duruma. Utangaç, sıkılgan, isteklerini dile getiremeyen bir insan olmasını istemem tabi her anne gibi.

  • 2-3 yaş arası sorgu dönemiymiş ayrıca. Ama bizimki henüz soru sormuyor. Fakat rolleri değiştik gibi biraz. Önceleri ben ona çevresinde karşılaştığı tüm nesne ve durumları tanıtırdım öğrensin diye. Şimdi öğrenmiş de bana öğretiyor tospam. Bildiği şeyleri gördüğünde bana da hiç bilmiyormuşum gibi "Anne bak Ay., Essa, ben basket attı. Bak hav,hav dedi." gibi cümleler kuruyor bana. Tatlım benim.

  • Artık dinlediği şarkıları söylemeye başladı. En çok sevdiği Ay dede ve Ali Babanın çiftliği şarkılarını söylemeye çalışarak iki yanına sallanıyor ve eşlik ediyor meleğim.

  • Oyuncak seçimimizde çok da değişim olmadı aslında. Halen arabalar ve özellikle kepçe arabası (Kayyu'nunkinden) vazgeçilmezlerimiz.

  • En önemli gelişimlerden biri de tabiki tuvalet eğitimi. Ben öyle çok bi çaba sarfetmiyorum henüz. Her şeyin zamanı olduğu gibi onun da zamanı var. Ancak çocuğa bazı şeyleri de sunmak gerekli diye düşünüyorum. Bu nedenle çişi geldiğinde tuvalete yapabileceğini söyledim her zaman. Ayrıca lazımlığımız da salonda baş köşede duruyor.:) Gündüzleri evde olduğumuzda bezini çıkartıyoruz ve öyle dolaşıyor. Çişi geldiğinde "Essa çiş çiş" diye koşuyor. Bazen lazımlığa, bazen tuvalete yapmak istiyor. Arada oyuna ya da tvye dalarsa da küçük kaçamaklar oluyor tabi. Olacak o kadar değil mi? Ama çişini tutmasını da öğrendi oğluşum. Bazen işim olduğunda çiş çiş diye geliyor ve bekle anneciğim yapma diyorum. Tutuyor vallahi. Aferini alıyor ve bir çutayı (çikolata)da kapıyor kerata.

  • İyi gelişmeler olduğu gibi söz dinlemediği ve inatlaşmadığı zaman da yok değil hani. Hep iyi olacak değiller ya. Onların da bir eşref bir de eşşekkkk saatleri var yani bizim olduğu gibi. Bu durumlarda da bana ya da babasına kızarak konuşmalar, bağırmalar, istediğini yaptırmakta ısrar etmeler oluyor. Bir de (nadiren de olsa) kızdığım zaman "Essa bağırma" demez mi? Şok oldum ilk duyduğumda. Ama ne bekliyorum ki, benim normal ses tonum da her zaman yüksektir aslında. Alışık sayılır bu duruma. Ama yine de ona ağladığında, bağırdığında diyorum bağırma diye. O da şimdi bana söylüyor işte. Neyse bu da öğrendiğinin ve kişiliğinin geliştiğinin bir işaretidir diye düşünüyorum ve kendimi avutuyorum. Ama bunu duyduğumuzdan beri daha dikkatliyiz Eymen'imle birbirimize karşı. Sinirlensem de sesimi daha fazla yükseltmemeye çalışıyorum. Zamanla atlatacağız bu dönemi de inşallah.

Şimdilik bunları yakalayabildim tospamın atom karınca hızındaki gelişimlerinde. Yenilerini takip etmek için de oldukça çaba sarfetmem gerekiyor gerçekten. Hele de bundan sonra... Eymenim ve Essa'sında hepinize sevgiler...


Not: İlgiyle takip ettiğim ve görüşlerine önem verdiğim bir psikolog annenin blogunu da önermek istiyorum sizlere. Umarım sizlere de benim gibi yardımcı olur yazıları. Resme bir tık...


9 Şubat 2011 Çarşamba

Yamalı

Oğluşumla bu akşamki aktivitemiz bu sevimli fil oldu.


Arkası yapışkanlı elişi kağıtlarını kullandık. Ben rastgele kesip oğluma verdim. O da "Bastım,bastım, Eymen bastı" diyerek filin üzerine yapıştırdı. Aynı renkleri gruplamaya çalıştık. Çok sevdi ve bazen de kendi örümcekli makasıyla kesmek istedi. Oldukça büyük parçalar kestiğinden ben küçülttüm biraz. Adını şimdilik "Yamalı koyduk.:)Malum bıdıklar çabuk sıkılıyorlar. Eymen de bu kadar yeter dedi ve Caillou (Dayyu) izlemeye koyuldu. Başka bir gün tamamlanmak üzere dosyamıza kaldırdık "Yamalı'mızı.

1 Şubat 2011 Salı

Yeni Uyku Arkadaşımız MUNİ


Uzun bir aradan sonra oyun parkına gittik oğlumla. Bu kış kar çok yağmadığından salgın hastalıklar epeyce artmıştı. Bir de menenjit salgınından muzdariptik burada. Bu nedenle 2-3 aydır kapalı mekanlardaki oyun parklarına uğramaz olduk. Oysa ki buradaki en güçlü alternatifimiz buydu vakit geçirmek için.

Bu haftasonu gittiğimiz bir alışveriş merkezinde, çok da kalabalık olmamasından dolayı, oynamasına izin verdik Eymen'in. Ama ne izin. Özlemiş kerata, çıkmak bilmedi. Babasıyla nöbetleşe bekledik başını ve sırayla gezdik alışveriş merkezinde. Öyle çok da büyük bir yer değildi zaten. Ama 2 saate yakın oynadı Eymen. Ben de gezerken küçük bir ayıcık aldım oğluma. Ancak onu gösterdiğimde çıkarabildim oyun parkından. Biraz daha büyüdüğünden çıkamadığı yerlere de tırmanıyordu artık. Bu da çok hoşuna gitti tabi. Ayrılması zor oldu.

Kendi gibi sevimli ayıcığı çok sevdi oğlum.
- İsmi ne olsun anneciğim, dedim.
- "Muni, muni dedi" bana.
Tabi ne demek diyeceksiniz şimdi. Eymen bir çikolatasever olduğundan pudinge de bayılıyor. 2-3 günde bir, birlikte puding yapıyoruz oğlumla. Benim yanımda durup karıştırıyor ve minik silikon muffin kalıplarımıza döküyoruz. Her gün 2-3 tane yiyor ondan. İsmini de telaffuz edemediğinden tam munig,munig iste diyor. Aklına ordan gelmiş olacak ki ayıcığımıza da muni ismini koydu tatlı oğlum. Aldığımızdan beri Eymen'in yeni uyku arkadaşı oldu sevimli Muni...