Sayfalar

17 Mart 2011 Perşembe

Kısa Bir Ara

Bir haftadır evimiz çarşamba pazarı gibi. Bir yandan yıkanıp kurutulan,ütülenen çamaşırlar, bir yandan kutular, valizler, paketler, bir yandan Eymen'im ve vazgeçilmez oyuncakları. Elimizi attığımız yerden bir şeyler çıkıyor. Oysa ki çok kalabalık ve tıkış tıkış evleri hiç sevmem. Az ve öz eşya olmasına dikkat ederim. (Ancak aksesuarlara da bayılırım bir yandan. Fazla olmamak kaydıyla tabi )Neyse ki bu dağınıklık toparlanınca yarına daha sade, daha rahat ve huzurlu olacağız inşallah. Ancak Eymen pek de hoşnut değil bu durumdan. Oyuncaklarını kaldırdığımız için biraz kızıyor bize. Çok sevdiği arabasını kaldırdık. İlk başta sökmemize yardım etti ve işi şebekliğe vurdu. Bize oyunlar yapmaya başladı. Ancak kutuyu bantlayıp kaldırınca içine oturdu yavrucuğumun. Gece yarısı uyanıp "Ben arabadı iste, benim arabam" deyip tuturdu. Kutuya vurmaya başladı. Dayanamadık ama mecburuz. Nasılsa 2-3 ay sonra tekrar oynayacak. Biraz özlesin bakalım. Gece süt ısıtıp içirdik ve yanımıza yatırdık. Anlattık babasıyla.Arabasıyla bir süre sonra tekrar oynayabileceğini. Şimdilik ikna oldu bakalım. Umarım geldiğimizde tekrar benim arabadım diye tuturmaz.:)
Kosova'daki son aylarımız. O kadar çok alıştık ki buraya. Her ne kadar memleketimizden, ailelerimizden, akrabalarımızdan ve en önemlisi de okulumda beni bekleyen kuzucuklardan ayrı olmak canımıza tak dediyse de, gidişimiz epey hüzünlü olacak gibi. Şimdiki kısa bir ayrılık olacak. 10 günlüğüne Türkiye'ye geleceğiz inşallah. Tabi gelirken de burada edindiğimiz birçok eşyamızı evimize götürme telaşındayız bu aralar. Aslında eşyalı olarak kiraladık evimizi, fakat eksikler bitmiyor. Aldık da aldık. Ve vazgeçemediklerimizi götürmek durumundayız. Bu nedenle arabamızla gideceğiz kısmetse ve eşyalarımızı da götüreceğiz bu vesile ile. Döndükten sonra ise pek zamanımız kalmayacak burada. Allah sağlık verirse baharın da gelmesiyle bol bol gezip Kosova'ya veda edeceğiz inşallah. İleride bir gün görüşebilmek ümidiyle.
Bu süreç en çok Eymen'i zorlayacak biliyorum. Oğluşum buraya gediğinde 2 aylık bile değildi henüz. Burada büyüdü, delikanlı oldu. :)Kosova'nın yakışıklısı oldu. Her geçen gün bağlandı buraya. Geçenlerde apartmana girerken "Bu Eymen'in evi" dedi. Artık buranın evimiz olduğunu kanıksadı. Geri döneceğimiz için tatil gibi gelecek şimdi Eymen'e ama. Yakında değişikliğin farkına varacak. Yeni bir ev, yeni bir yer, yeni arkadaşlar... Umarım kolay alışır. Ancak burayı unutacağını da sanmıyorum. Annesine çekmiş oğlum. Gittiği, geldiği, gördüğü, tanıdığı hiçbir şeyi unutmuyor. Buradaki arkadaşlarını ve yaşadıklarını da hatırlayacaktır mutlaka. Biz de bu süreçte, çektiğimiz fotoğraf ve videolarla ona yardımcı olacağız.

Şimdilik müsade bize. Geldikten sonra tatil anılarımızı da paylaşırız sizinle inşallah. Allaha emanet olun sevgili blogcu arkadaşlarımız. Eymen ve ben sizi önemsiyoruz...Görüşmek ümidiyle ve Sevgiyle...

13 Mart 2011 Pazar

Balıı Topum :)

Eymen balığının yokluğunu 1 gün sonra fark etti maalesef. Kahvaltı yaparken bir salona gitti sehpaya baktı, bir geldi mutfak masasına baktı ve ellerini iki yana açarak :"Anne, menim balııım yerde?" dedi. Ne diyeceğimi bilemedim tabi. Kısa bir süre düşündüm ve ben de : "Dün biz gezmeye gitmiştik ya, o da evde sıkıldığı için balığını arkadaşlarının yanına geri götürdüm." dedim. Oğluma söylediğim doğru değildi. Bunu biliyorum ancak, bu onun için gerekliydi. Balığının ölümünü kavrayamazdı henüz. Bu nedenle beyaz bir yalana başvurdum istemeyerek de olsa. Çünkü en çok dikkat ettiğim konudur yalan söylememek. Oğluma yapamayacağım bir söz vermedim hiç. Ya da istediğim şeyi yapması için olmadık şeyler söylemedim ona. Yemeğini yedikten sonra şeker yiyebilirsin dersem mutlaka veririm o şekeri. ya da oyuncaklarını topladıktan sonra Kayyu izleyebilirsin dediğimde, (hepsini toplayamaz ama bir iki arabasını yerine koyması yeterlidir benim için) mutlaka açarım bilgisayradan Kayyu'yu. Güven çok önemlidir çünkü çocuklar için ve bir de tutarlı olmak. Ben elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum ama bazen olmadık durumlar çıkıyor işte. Umarım tekrar böyle bir durumla karşılaşmayız.

Ben balığını götüdüm deyince, bizim kerata da bana kızgın bir ses tonu ve yüz ifadesiyle ( sanki koca adam ) "Anne, menim balııı deri detit."(tercümesi:benim balığımı geri getir) demez mi? Şaşırdım kaldım. Hemen konuyu değiştirerek ilgisini farklı yöne kaydırdım ama çok sürmedi. Akşam babası gelince bir de güzel şikayet etti beni. "Baba, Essa balııımı deri dötüüüdü. "dedi. Ve kimi görürse anlatmaya başladı.

Bir arkadaşımız çocuğuna içinde balık olan ve yere attığında ışıkları yanan bir top aldığını söyledi. Eymen'in balığının yerini tutmaz ama en azından ölümsüz !! olduğu için biz de balıklı toptan alalım dedik. Ay o kadar güzel ki görmelisiniz. Ben bile bayıldım. İçinde balık var ve fırlattığında rengarenk ışıklar yanıyor. Eymen de görünce bayıldı tabi. Hemen aldık biz de Eymen ve yeğenlerim için. Kaç gündür topla yatıyor Eymen. Menim balııı topum diye vermiyor da kimseye kerata. Türkiye'de var mı bilmiyoruz. Ama buraya da çoğunlukla Türkiye'den geliyor ürünler. Türkiye'de de olması muhtemel yani. Beğenenler için...

İşte oğlumun balııı topu...

6 Mart 2011 Pazar

Bayiii balııı(Bay bay balığım)

Merhabalar, bloggerın kapatılma olayından sonra inanın bizim de şevkimiz gitti. Yazmaya, hatta bloglara bakmaya elimiz gitmiyor. Ancak yine de erişebildiğimiz ve yorum yapabildiğimiz arkadaşlarımıza uğramaya çalışıyoruz. Umarım düzelir de hepimizin neşesi yerine gelir.

Dün gece Eymen çok geç uyudu. Saat 02.15 falandı. Eh biz de Eymen'i yatır, biraz nete takıl falan vakit hızla geçti. Tam yatma hazırlığı yapıyordum. Salonu toparlayıp, Eymen'in oyuncaklarını, arabalarını yerine koydum. Mutfağı toparladım, televizyonu ve bilgisayarı kapattım ki, salonun lambasını söndürmek üzere düğmeye yanaştığımda sevgili balığımız Cingöz'e iyi geceler dileyecektim. Saat 03.40 falandı. Bir de ne göreyim. Cingöz suyun orta kısımlarında yan yatmış bir şekilde duruyor. Şok oldum. Daha sabah suyunu değiştirip yemini verdik. Akşama kadar suyun içinde dolnıp duruyordu. Eymen bir gidiyor bakıyor, bir eliyle kucaklamaya çalışıyordu. Herşey normaldi. Akşam dışarı çıktık bir iki saat. Eve geldiğimizde de gayet normaldi. O ara Eymen'i oynat, uyut falan bakmadık hiç. 1-2 saat içinde ne oldu farkedemedik de. Can çekişiyordur, oksijensiz kalmıştır diye düşünüp hemen su ekledim falan ama nafile. Cingöz çoktan ölmüştü. Eşimle birlikte suyunu boşaltıp, balığı bir poşete koyduk. Öylece duruyor. Eymen görmesin diye balkona koydum. Ne yapacağımı bilemedim. Ben çok huyluyumdur bu konuda. Hiçbir canlı(cansız)hayvana dokunamam. Bit kadar bile olsa. O yüzden eşim aldı suyun içinden. Ay inanın ağlayasım geldi. Kendimi de suçlu hissettim. Topu topu 2-3 hafta olmuştu alalı. Eymen çok sevdiğinden ve biraz da sorumluluk alması için ben aldırmıştım. Ancak aldıktan sonra öğrendim japon balıklarının fanusta çok uzun yaşamadıklarını. Akvaryum ortamı olması gerekiyormuş. Biz de kısa bir süre sonra Türkiye'ye döneceğimizden akvaryum almadık tabi. Fanusta besliyorduk. Şimdi balığın ölümüne sebep oldum diye üzüldüm. Pet Shopta, akvaryumunda arkadaşlarıyla mutlu, mesut yaşıyordu. Allah affetsin.

Bir diğer konu da Eymen'e bunu nasıl söyleyeceğimiz. Öldü diyemeyiz tabi çocuğa, anlamaz ki daha. Anlasa da çok üzülür elbet. Ay ne desek, nasıl anlatsak geceden beri düşünüyoruz. Her sabah gidip "günaydın balııı" diyordu. Evden çıkarken el sallayıp " bayi balııı" diyordu. Yemini veriyorduk birlikte. Şimdi ne denir, nasıl söylenirdi ki. Düşündük ve şimdilik bir şey dememeye karar verdik biz de. Ta ki kendi farkedene kadar. Farkettiğinde de ne diyeceğim bilmiyorum ama o zamana kadar düşünüp, danışacağım yine bakalım. Siz de yardım edersiniz belki. Aynı durumu yaşanlar varsa içinizde lütfen yazın bana olur mu? Eymen'imin ilk evcil hayvanı, çok sevdiği Cingöz balığımıza Allah'tan rahmet diliyoruz. Umarım Eymen büyüdüğünde güzel hatırlar sevgili balığını.

Sevgilerle...
*Elimizdeki ilk ve son fotoğrafı Cingöz'ün.

1 Mart 2011 Salı

Bloguma Dokunma

Bugün, blogcu arkadaşlarımızdan duyduk bloggerın kapatılma durumunu. Ve hiç hoşumuza gitmedi.
Biz bu anı defterlerini yavrularımıza hatıra olsun diye yazıyoruz öyle değil mi? 10 yıl sonra, 20 yıl sonra okusun, bilsin, neler düşündüğümüzü onlar da hissetsin diye. Ama bu şekilde bizim hayallerimize balta vuruyorlar. Yavrum okuma öğrendiği ilk gün, blogumuzu açıp okuyamadıktan sonra benim için anlamı yok yazmanın. İnşallah en kısa sürede durdurulur ve düzenimizi bozmazlar.
Tabiki biz de birçok blogcu arkadaşımız gibi emeğimiz boşa gitmesin diye blogumuzu garanti altına almak zorunda kaldık. Ve Wordpresse geçtik. Ancak biz bu işi hiç sevmedik.

Yeni demeye dilim varmıyor, o yüzden diğer blog adresimiz:
http://eymenimoglusumm.wordpress.com/

Ama biz de burdayız ve buradan yazmaya devam edeceğiz. Sevgiler...


( Biz yurt dışında olduğumuzdan, burada olduğumuz süre dahilinde kullanabilir miyiz bilemiyorum. Ama umarım hepimiz adresimizde kalırız. )