**Her ayrılık hüzünlüdür elbet, ama kavuşmaya da ümittir aynı zamanda.
Merhaba dostlar, bol etkinlikli, keyifli bir tatili geride bırakarak döndük evimize.
Eymen pek dönmek istemedi aslında. Yolculuk sabahı kalkmak istemedi. Niye gidiyoruz? Biraz daha kalsak olmaz mı? gibi sorularla oyalamaya çalıştı beni. İznimizin bittiğini ve dönmemiz gerektiğini söyleyerek yola çıktık. Biraz yol aldıktan sonra uyudu Eymen. Zaten arabada uyumaya bayılır.:) Uyadığında birden yolda olduğumuzu görünce bir hüzünlendi anlatamam. Sesi çıkmadı bir süre. Arkamı dönüp baktığımda yüzünden süzülen yaşları gördüm. Onu öle görünce benimkiler de aktı hemen tabii. Durduk yere ağlamak âdeti değildir Eymen'in. Hemen arabayı sağa çekti babamız ve inip biraz hava aldık hepimiz. Neden ağladığını sordum ama söylemedi. Biz farkındaydık oysa. Gitmek zorunda olduğumuz için üzülmüştü oğluşum. Çok içlidir. Pek hissettirmez ama öyledir. Üzerine fazla gitmedik biz de. İstediği zaman anlatsın dedik. Akşamüztü evimize geldik. Hemen oyuncaklarıyla oynamaya koyuldu tatlım. Sonra bir ara yanıma gelip:- Anne ben arabada neden ağladım söyleyim mi? dedi. Neden ağladın oğlum? dediğimde ise aldığım cevap oldukça hüzünlüydü.
- Anneannem ve dedemden ayrıldığım için üzüldüm. Ben onları çok özlüyorum dedi. Eymen'im.
Yine gideceğiz, hem onlar da bize gelecek diyerek teselli etmeye çalıştık. Elimizden gelen buydu sadece.
Gelelim Eymen'imin kuzenleriyle geçirdiği keyifli günlere. Büyüdükçe daha iyi anlaşıyor ve iyi vakit geçiriyorlar. Burada tiyatroya pek gitme imkânımız olmadığı için tatili fırsat bilip, daha gitmeden biletlerimizi aldık seçtiğimiz oyunlara. İlk önce Müjdat Gezen sanat Merkezinde "Külkedisi" oyununu izledi kuzenler. Çıkışta oyuncularla sohbet edip, fotoğraf çektirdiler. Bize de anlatmayı unutmadılar tabii.
Külkedisinin prensiyle benim prensimmmmm.
İkinci oyunumuz Ankara Devlet Tiyatrosunun bir oyunu olan ve yıllardır tıklım tıklım izlenen, bir türlü yer bulamadığım bir oyun olan "Keloğlan Keleşoğlan" adlı oyundu. 5 yıl önce okuldaki iki öğretmen arkadaşımla birlikte öğrencilerimizi götürmüştük bu oyuna. Hepimiz çok beğenmiştik. Kafalarına taktıkları maskları, kostüm ve dekorları ile muhteşem bir oyundu bana göre. Eymen büyümeye başlayınca mutlaka götürmeliyim diye takip ediyordum ne zamandır. Kısmet bu tatile oldu. Yine kuzenleriyle birlikte izlediği oyundan keyifle çıktı ve anlata anlata bitiremedi Eymen.
Eee hep çocukları eğlendirecek değiliz ya. Bir bilet de kendimiz için aldım. Eşimle birlikte Semih Sergen'in yazıp yönettiği "Bir Hilâl Uğruna" adlı oyuna gittik. Mehmet Akif'in hayatını ve İstiklâl Marşı'nı yazma sürecini anlatan oyun çok güzeldi. Oldukça büyük bir emekle hazırlanmıştı. Semih Sergen de mükemmel sesiyle eşlik ediyordu oyuna. İlk perde, Akif'in gençlik yıllarından başlayarak hayatını konu aldığı için sahne dekoru sürekli değişiyordu. Slayt gösterisi ve ara müziklerle kararan sahnede dekorun değişmesi oyunun süresini biraz uzatmıştı. Görsel olarak da güzel olmasına güzeldi ancak her 2-3 cümleden sonra dekor değiştiği için seyircilerin bir ısmı sıkıldı. Arkamızdaki sırada oturan izleyicilerden tepkiler gelmeye başladı. Ben uzun süredir tiyatroya gidememiş olmanın verdiği hevesle soluksuz izledim diyebilirim. Ancak 2. perdede İstiklâl Marşı'nın yazılma süreci anlatılıyordu bu nedenle sahne çok değişmedi ve daha akıcı bir oyun sergilendi. Oyun bittiğinde dakikalarca ayakta alkışlandı. Gerçekten buna değecek bir oyundu. Ankaralılara gitmelerini tavsiye ederim.
Bir alışveriş merkezinde Ülker Smartt çocuk şenliği vardı. "Ülker Smartt'la büyüyor, doğayı büyütüyorum" etkinliği idi. Görür görmez katıldı bizim kuzenler. Çocuklar için hem eğlendirici hem öğretici tarzda hazırlanmış harika bir etkinlikti.
İlk önce etkinlik alanına giren her çocuğa minik bir saksı içine çiçek şeklinde tohum kartı yerleştirip veriyorlar.
Çocuklar kuyudan çektikleri kovayla ilk Can Suyunu veriyorlar tohumlarına...
Işık da alması gerek tabii. Bunun için geçtiler bisikletlerin başına, kendi ışıklarını üretmeye.
Daha sonra saksılarındaki tuhumu yetiştirmek için eve getirdiler. Bunun dışında resim boyama, yüz boyama, fotoğraf çektirme etkinliklerine katıldılar minikler. Çektirdikleri fotoğraflar basılıp, çerçevelenip ellerin everildi çocukların. Oldukça keyifli bir gündü.:)
Bir de Türkiye'nin en uzun tünelli akvaryumu olan Aqua Vega'yı gezdik oğluşumla. Eymen balıkları çok sever. Çok beğenmiş, gördüğü büyük balıkları anlattı durdu bana. Fotoğraf çekimi yasak olduğu için fotomuz yok.:) Ama anısı kaldı bize yadigâr...
Bunların dışında da bol keyifli, gezmeli, alışverişli, ziyaretli bir tatil oldu ve ayrılması zor geldi bize. Sağlıkla nice güzel tatiller geçirmek ümidiyle... Sevgiler dostlar...