Sayfalar

24 Nisan 2011 Pazar

23 Nisan Kutlamamız


Kosova'da 23 Nisan, Çocuk Bayramı ve Türk günü olarak kutlanmakta. Biz de oğlumla buradaki kutlamalara katılıp, çocularımızın sevinçlerine ortak olduk. Türk Polisine ve Kosova'daki tüm soydaşlarımıza da bu güzel program için teşekkür ediyoruz.

22 Nisan 2011 Cuma

Bir Dünya Bırakalım...



Bir gün de olsa, Dünyalarını onlara bırakalım mı?
İstediklerini yapabildikleri bir gün sadece. Hayırlar, olmazlar, yapmalar, etmeler olmadan bir gün.
Bugünün yavrularımıza özel olduğunu hissettirelim. Biz her anneler-babalar gününde onlardan nasıl bir ilgi bekliyorsak, biz de aynı ilgi, şefkat ve sevgiyi bugün daha da artırarak hissettirelim olur mu? Yalnız kendi çocuklarımıza değil, karşımıza çıkan her çocuğa bunu yapalım ancak. Trafik ışıklarında camlarımızı silen çocuğa da, sokakta annesi ile birlikte dilenmek zorunda olana da, komşumuzun çocuğuna da.
İş bir şeker, çikolatayla bitmese de biz şekerlerimizi hazırladık bile.:) Oğlumla yarın dağıtacağız inşallah önümüze gelen çocuklara. Sizler de yavrunuzla birlikte tüm çocukların gününü kutlamaya hazırsınız değil mi?
Tüm blogcu arkadaşlarımın bu duyarlılıkta olduğundan eminim. Özellikle, Lösev adına oyuncak hazırlayan arkadaşımız Pino ve ismini bilemediğim tüm katılımcılara, ve bizim bilemediğimiz ancak, şuanda bir çocuğun mutlu olması için çalışan, koşturan ve hatta ne yapabilirim diye düşünen herkese çok çok teşekkürler ediyorum. Kendim ve oğluşum adına.
Bir Dünya Bırakın
Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Bir vatan bırakın biz çocuklara
Islanmış olmasın göz yaşlarıyla.

Bir bahçe bırakın biz çocuklara
Göklerde yer açın uçurtmalara.

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Bir barış bırakın biz çocuklara
Ulaşsın şarkımız güneşe ve aya.

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Bir dünya bırakın biz çocuklara
Yazalım üstüne sevgili dünya

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Adnan ÇAKMAKÇIOĞLU

Bu şarkıyı çok severim ben. Öğrencilerime de çok öğretmişimdir. Bayramlarda, seyranlarda okunmasından büyük haz aldığım bir şarkıdır. Biz de yarın oğluşumla buradaki kutlamalara gideceğiz inşallah. Böyle günlerde hem mutlu hem hüzünlü olur mu insan? Ben de bu ahval içinde oluyorum işte. Okulumdan, çiçeklerimden uzakta kutladığım 3. bayram bu. Alışmışım ya, bu günlerde, bizim deyimimizle, belirli gün ve haftalarda daha da buruklaşıyorum. Ama geçti çok şükür. Bitti. Vuslata beş kala durumundayız artık.



Önce Eymen'imin,



Sonra hepinizin yavrularının ve tüm dünya çocuklarının ömürlerindeki her günleri, bugünki gibi mutlu olsun inşallah.



Sevinin küçükler, övünün büyükler



23 Nisan kutlu olsun...

13 Nisan 2011 Çarşamba

Ormanların Kaşifi Eymen

Türkiye'ye gidince ilk işimiz oğluma çok sevdiği Caillou'nun ürünlerini almak oldu. Kosova'da bütün gün "Dayyu aç, Dayyu aç" diye başımın etini yiyordu. Sevdiği için biz de bir kaç kitap alalım dedik. Ama kitapla kalmadı tabi. Zaten almamak mümkün mü? Her girdiğimiz mağazada koskoca bir Kayyu standı vardı. Kitaptan bebeğe, bardaktan kumbarasına, yelpazesine kadar herşeyini yapmışlar. İnsan kendini alamıyor. İtiraf etmek gerekirse ben de bu kel çocuğu seviyorum. Fazla iyi olmasına rağmen.:) Gel gelelim Hümeyra teyzemiz tutturdu Eymen'e şarkı söyleyen Kayyu alacağım diye. Eymen çok sevdi. Hem yürüyor, hem de şarkı söylüyor. Ama o kadar çok çeşiti varki. Ben bile dayanamadım. Oğluma uyku arkadaşı olsun diye bir tane de ben aldım Kayyu bebeklerden. Sonra kitapları, puzzleları...Ne gördüysek Eymen'e ve arkadaşlarına aldık. Kendine aldığım birşeyi mutlaka arkadaşları için de ister. Kayyu bebeğini aldık. "Ahmet de Dayyu iste" diyip durdu. (Zaten Ahmeti çok özledi tatil boyunca. Herkese Ahmet'i anlattı. ) Bir tane de Ahmet'e aldık aynısından. Çok paylaşımcıdır oğlum. Ama önce alır, sonra da bu benim Dayyum diye vermez.:) Arkadaşlarına da Kayyu'nun kitaplarından aldı. Sonra vermeye gelince "benim Dayyum" diye vermedi. Oğlum bak seninkiler evde,onu Kamelya'ya aldık diyorum ama nafile. Neyse ki çocukluk işte 2 dakika elinde tutuyor sonra unutuyor, al diye veriyor. Gelelim kaşif Eymen'e. Kayyu kitaplarından biri Caillou Ormanların Kaşifi.Kayyu ve arkadaşı Sera büyüteçle ormanı inceliyor. Tırtıllara, kelebeklere daha yakından bakıyordu. Eymen'le kitabı okurken büyüteci görünce "Bundan iste" dedi. Belli ki o da merak etti. Birkaç gün sonra Eymen'le birlikte markete gittik ve büyüteç aldık. Rengini kendi seçti. "Ben bunu iste" diyerek siyah renkli olanı aldı. Dün de havanın güzel olmasını fırsat bilip oğlumla bahçemizde keşfe çıktık. Eymen tam bir kaşif gibi yerlere eğilip çimlerin arasına, ağaçlara, taşlara baktı büyüteciyle. Gördüleri çok hoşuna gitti. Bazen de büyütecini bana doğru tutup "Anneye bakmak iste" dedi. Bana daha yakından bakacakmış kuzum.

Bir süre büyüteciyle oynadıktan sonra evde boyamak üzere taş topladık bahçemizden. Taşları saydı, dizdi bir süre oyalandı. Biraz da top oynadık tabi. (Olmazsa olmazımız). Ve iyice yoruldu oğluşum. Eve gelince yemeğini yedi ve doğru yatağa. Tam 3 saat uyudu kuzum. Ben uyandırmadan da kalkacağı yoktu vallahi. Babamız gelince uyandırdık paşamızı artık. Kalktığında yine adda gitmek iste diyordu.:) Taşlarımızı da boyadıktan sonra gösteririz size olur mu?

Sevgiler...


* Bugünse acayip bir şekilde kar yağdı. Kış Türkiye'yi dönüp dolaştı ve Kosova'ya geldi sanırım. Genelde burdan oraya geçerdi ama. Canı değişiklik yapmak isedi galiba.:)

11 Nisan 2011 Pazartesi

O an :) ve :(

Hayat her an süprizlerle doludur bilirim. Hiç akla hayale gelmeyecek şeyler bir an gelir gerçekleşir. Ummadığımız bir anda, ummadığımız şeyler olur, biz normal sandığımız yaşamımızı devam ettirirken.
Sonra o an gelir.
Biri mutlulukla, bir diğeri hüzünle.
Eşimiz akşam geldiğinde, sana bir iyi bir de kötü haberim var dediğinde önce hangisini seçeriz? Ruhsal durumumuza bağlıdır çoğu zaman öyle değil mi?. O gün yorgun ya da kötü bir gün geçirdiysek iyi haberi sona saklayabiliriz. Günü güzel bitirebilmek için. Ama bazen öyle durumlar olur ki ne seçme imkânımız olur ne de değiştirme. iyi haberler için sorun yoktur da, ya kötü haber?
Bizim için de geçen hafta böyle bir süreçti aslında. Bu nedenle bir süre yazamadık. Yüreğimiz yetmedi gerçekten.
Ben, ilk önce mutlu haberi vereyim size. Oğlumun tatlı arkadaşı Kamelya'nın kardeşi Kaan nihayet aramıza katıldı. Ha geldi ha gelecek derken, sevgili arkadaşım Aylin sağlıkla ikinci bebeğini dünyaya getirdi.
Hayat yeni bir bireyi kucağına alıp sardı sarmaladı bile. Bir diğerinin yerine. Bir diğerinin yerine çünkü Kaan bebeğin gelişine sevinirken, çok sevdiğim bir yakınımın vefat haberiyle üzüldük. Benim yaşamımda ve özellikle de mesleğimde çok önemi olan, yeri doldurulamamış ve bir daha da doldurulacağını sanmadığım boşluğu açan bir insandı.Sayın İlhan ARSLAN.
Mesleğe başladığımda yolumu aydınlatan, ışığıyla ve varlığıyla beni hep destekleyen, ilk müdürüm, ilk öğretmenimdi. Beklenmeyen, istenmeyen bir zamanda ayrıldı aramızdan. Gidişiyle beni ve tüm Zara'yı çok üzdü. Neşeli, sevecen ve güzelliklerle dolu bir insandı. Rabbim de onun ahiretini güzelleştirsin inşallah. İlhan hocamı anlatmaya kelimeler yetmez. Ancak ardında bıraktığı kalabalığı görünce bir nebze de olsa seviniyor insan. Herkese nasip olmaz bu kadar sevilebilmek ve ardından iyi anılabilmek. Rabbim mekanını cennet eylesin inşallah. Bizim yapabileceğimiz dua etmektir sadece ardından. Sizler de dualarınızı eksik etmeyin lütfen.
Bilsem

Büyük randevu... Bilsem, nerede, saat kaçta?

Tabutumun tahtası, bilsem, hangi ağaçta? (N.F.K)

10 Nisan 2011 Pazar

Biz Geldik...


BİZ GELDİKKKKKK. Aslında geleli çok oldu ama yazmaya elimiz değmedi bir türlü. Yüreğimiz mi el vermedi yoksa? Bilemiyorum.
Gittik, gezdik, gördük ve geldik Allah'ın izniyle. Ailemizi ve sevdiklerimizi kısacık da olsa görebildik. Ve tabi Ankara'yı. Ankara çok çok güzeldi. Eskisinden de güzel. Özlenmişliğin kokusu da vardı bu sefer üstünde. İçimize bolca çektikten sonra o kokuyu, geldik yine Kosova'ya.
Geldik gelmesine de bir yorgunluk, bir şaşkınlık üzerimizde. Bu vehamet epey sürdü. Eymen ise giden oyuncaklarının ve eşyalarının boşalttığı yeri hala doldurabilmiş değil. Evin içinde dört dönüyor. Ne yapacağını, neyle oynayacağını bilemiyor yavrum. Elinde kalan birkaç küçük araba yadigar.
Bir de huy değişikliği var tabi. Benim bildiğim bir yere gidince hava değişikliği olur. Eymen'de ise huy değişikliği oldu nedense. Kalabalıkta ilgiyi fazla görünce biraz şımardı galiba bizim oğlan. Bir süredir söz dinlemeyen, kendi dediğini yaptırmaya çalışan, sürekli hareket halinde ve sinir harbi bir çocuk oluverdi çıktı. Şimdilik kendi haline bıraktık biz de. Umarım kendiliğinden de düzelir.

Uzun uzun anlatmaya girişmeyeceğim. Eymen'in şebeklikleri bitmez. Fotoğraflara bakıp Eymen'imin Ankara macerasını görün bakalım.


Sevgiler...


Kuzenleriyle (Yağız ve Arman abileri ) sırılsıklam olana kadar oynadı, koşturdu.

Dilara ablası ve Yağız abisiyle gitar çaldı.



Oğluşum şarkı söyleyerek yürüyen Caillou'suyla oynadı. Neredeyse tüm serisini aldığımız Caillou kitaplarını okudu.
Yağız abisiyle bol bol bisiklete bindi. Tuğba teyzesine sınav öncesi moral verdi oğluşum. Ve sınav günü okulun bahçesinde teyzesini bekledi kuzum. Dedesiyle bahçede oynadı. İlk sınav maratonuyla tanıştı bu yaşta yani. Gitme vakti yaklaştıkça Eymen ve kuzenleri daha da kaynaştı. Birbirlerine sarılıp sarılıp öptüler. Yaza tekrar görüşmek üzere vedalaştılar afacan kuzenler.:). Allah'ın izniyle bu yaz dönüyoruz Türkiye'ye. Daha sık görüşür ve oynarlar inşallah.